Takıntılı İnsanlar mıyız ? ( TORBALI PSİKOLOG )




Torbalı ' da bir Psikolog dan Herkese Merhabalar ;


Bugün bahsedeceğimiz konu Takıntılarımız ve Obsesif Kompulsif Bozukluk. Yani kısaca OKB.
Fakat başlamadan önce belirtmek isterim ki Vita Psikolojik Danışmanlık Merkezi olarak ekibimize yeni katılan arkadaşlarıma hoş geldiniz diyerek bu ekibi büyütmeme yardımcı oldukları için teşekkür ediyorum. Ayrıca ruh sağlığı alanına yönelik sorular sormak isterseniz www.vitapsikoloji.com sayfasındaki canlı yardım seçeneğinden bize ulaşabilirsiniz.


Hangimiz ‘’takıntılı’’ değiliz ki; bu sözcüğü (takıntı) duyduğunuzda belki de ‘’ Hayır ben takıntılı değilim’’ diyeceksiniz. Ancak tüm dünyada olduğu gibi herkesin takıntıları vardır. Bunu daha iyi anlamak için birkaç örnek verelim.

Evden aceleyle çıktınız ve arabanıza doğru gidiyorsunuz ancak bir anda kafanızda bir düşünce ya da bir soru belirdi.


‘’Acaba kapıyı kilitledim mi? ‘’ veya ‘’Fişi çektim mi?’’  Hadi kabul edelim bu sorular hepimizin aklına geldi ve bizi gideceğimiz yerden geri dönüp kontrol etmemize neden oldu. Peki bu düşüncemiz olmasaydı ne olurdu? Geri dönmez ve kapıyı kontrol etmezdiniz ancak gerçekten kilitlememiş iseniz, döndüğünüzde evin içinde bir eşya bulamayabilirsiniz. Yani aslında bu düşünceler bazı anlarda gerçekten yararımıza olabilir.


Ancak çoğu zaman kilitlediğimiz halde geri dönüp bakmak isteriz çünkü zihnimizde şu düşünceler oluşur ‘’Eğer kapıyı kilitlemeyi unuttuysam, evime hırsız girer ve yıllarca çalışarak kazandığım  değerli her şeyi alıp gider ve onca şeyi tekrar kazanmak yıllarımı alır.’’ İşte tam olarak bu düşünceden dolayı riske atmak istemeyiz ve kilitlemiş bile olsak döneceğimiz mesafe ile evdeki eşyaların değerini kafamızda tartarız ve geri dönüp kilitlemek daha mantıklı gelir. Çünkü geri döneceğiniz yol size zaman ve yol parası kadar bir kayıp yaşatacakken eve hırsızın girmesi daha büyük zarara neden olacaktır.


TAKINTILAR İYİ Mİ KÖTÜ MÜ?



Takıntılarımızın bizi kurtardığı noktalar olduğu gibi zarar verdiği noktalar da vardır. Yukarıda bahsettiğimiz örnekte bu düşünce bizi ya soyulmaktan kurtaracaktır ya da sadece yolumuzdan geri döndürüp kısa bir zaman ve para kaybına (ulaşım ücreti) neden olacaktır.
Fakat her konuda geçerli olan bir söz vardır her şeyin fazlası zarardır diye. Bu konuda da var olan düşüncelerin yoğunluğu bize zarar verecektir. Bunu da bir örnek üzerinden anlatmak daha iyi olacaktır.


Fişi çekip çekmediğinizden emin olamadınız ve tam arabaya binmişken eve geri çıktınız ve fişi tekrar kontrol ettiniz. Kapıyı kilitlediniz ve arabaya tekrar gittiniz ancak düşünceleriniz yine de o prizin tam anlamıyla çıkıp çıkmadığından emin olamıyor, sanki doğru bir şekilde çıkartmamışsınız gibi geliyor size. Bu düşünce o kadar güçlü ki adeta size şöyle söylüyor: ‘’ Tekrar git o fişi tak ve doğru düzgün çıkart prizden’’. Tekrar arabadan inip eve gidiyorsunuz o fişi prize defalarca takıp çıkartıyorsunuz ta ki doğru çıktığından emin olana kadar. Bu belki 8. Defa belki 15. Defa belki de 3. Defa size doğru gelecektir. İşte bu durumda düşünceler de var olan bir bozukluk oluşuyor. Buna da Obsesif Kompulsif Bozukluk diyoruz.


OBSESYON VE KOMPULSİYON NEDİR?



Obsesif kompulsif bozukluğu direkt olarak açıklamadan önce Obsesyon ve kompulsiyon ne demek bunlardan biraz bahsedelim. Obsesyon dediğimiz şey aslında takıntılı düşünce, fikir ya da dürtülerdir. Yani bir düşünceyi sık tekrarlarla zihnimizde dolaştırdığımız iç ses gibi de diyebiliriz. Bu ses sürekli olarak size elinizi yıkamanızı ya da bir kaldırımdaki taşları sürekli olarak saymanızı ve eğer bunları yapmaz iseniz başınıza çok kötü şeyler gelebileceğini söyleyen hatalı düşünceler, fikirler ya da dürtülerdir. Tabi bu sadece bir örnek. Sizin düşünceleriniz daha farklı şeyler söylüyor olabilir ve yapmadığınızda sonunda başka bir şey olacağını da söylüyor olabilir. Diğer yandan kompulsiyon dediğimiz şey ise bu takıntılı düşüncelerimizi rahatlatmak adına yaptığımız tekrarlayıcı davranışlardır. Örneğin; düşünceleriniz size 30 dakika içinde işe gitmezseniz kovulabileceğinizi ya da patronunuz tarafından sıkıntı verecek bir diyaloğa girmeyi düşünebilirsiniz. İşte burada size kovulabilme ihtimalini oluşturan düşünce(obsesyon) , bunu 30 dakika içinde gerçekleştirmeye çalışmak yani bunu denemekte davranış (kompulsiyon)lardır.


OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK NEDİR?



Bu obsesyon ve kompulsiyonlar her kişide çok farklı alanlarda veya durumlarda gözlemlenebilir. Ancak bu noktada hangimizin obsesyon ya da kompulsiyonları yok ki. Yazının başında bundan bahsetmiştik. Diyelim ki bir çöp konteynerine bir çöp attınız ve eliniz konteynere temas etti. Haliyle yıkama isteği oluşur çünkü mikrop kapmış olabiliriz. Genelde elimizi 1-2 defa yıkadıktan sonra temizlendiğini düşünürüz. Bu normaldir ve tam olarak bir obsesyon ve kompulsiyon bir arada görülür ancak aynı durumu yaşayıp elini belki de 30’dan fazla yıkayan kişilerde bu düşünce(obsesyon) bozulmuştur. Çünkü belki de 40 ya da 50 de temizlendiğini düşünecektir. İşte bunun oluştuğu noktaya ‘’OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK’’ diyoruz.


OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) TEDAVİSİ NASIL OLUR?



Günümüzde OKB tedavisi eski zamanlara göre çok daha iyi bir düzeye ulaşmıştır. Ancak yapılan araştırmalara göre en etkili ve tekrar ortaya çıkmasını önleyen tedavi şekli psikiyatristlerin yazma yetkisi olan anti-depresanlar ve çoğunlukla Psikologlar tarafından uygulanan Bilişsel Davranışçı Terapi modelidir. Bu tedavi şeklindeki amaç; anti-depresanlar ile serotonin salgı seviyesini düzenlerken diğer yandan birlikte Bilişsel Davranışçı Terapi modeli ile danışanda var olan bozuk düşünceler ya da diğer adıyla otomatik düşünceler ve davranışları düzenlemektir. Özellikle belirtmek isterim ki Anti-depresan kullanımı tamamen psikiyatrist kontrolünde gerçekleşmelidir.


Asla danışanın kendi isteğine göre kullanılmamalıdır. Bir psikolog veya başka bir alanın uzmanının bu alanda ilaç yazma önerme yetkisi bulunmamaktadır. İlaç kullanımındaki dozajı, ne zaman alınması gerektiğini ve ilacın bırakılma şeklini tamamen psikiyatristler gerçekleştirmektedir.


Torbalı ' da bir Psikolog ' dan herkese iyi akşamlar dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOGLAR İÇİN SÜPERVİZYON’UN ÖNEMİ ( TORBALI ‘ DA BİR PSİKOLOG )

İNTERNET BAĞIMLILIĞI NEDİR ? ( TORBALI PSİKOLOG )

İNTİHAR PSİKOLOJİSİNİ ANLAMAK